Bir yılı daha geride bırakarak birikimlerimizle, tecrübelerimizle, kazandıklarımızla, eylemlerimizle yeni bir yıla merhaba diyoruz. Geçen yıl her birimiz için çok zorlu geçti. Mücadele edenler hiçbir zaman kolayı tercih etmez, sendikamızın her bir öncüsü işinin daha zor olduğunu bilir. Davamızın öncüleri hiçbir dönemde kolay olanı, bayağı olanı tercih etmedi. Bu öncüler, derdi olanlardır. Çünkü derdi olan, hedefi olan her bir Eğitim-Bir-Senli öncü aynı zamanda bir aksiyon adamıdır, eylem adamıdır. Toplumun öncüleridir. Aksiyoner insan adalet adına, hakikat adına insanlığa umuttur. Bu öncüler, insanlığa umutturlar; mazlumun, mağdurun ve masumların sesi olmayı bir görev bilirler.
Toplumun öncüleri, sendikacılığı; bireyi ve bireye mal olmuş değerleri esas alarak sendikacılık yapar. Özlük ve özgürlük mücadelesini sağduyulu, sakin, köpürmeden, soğukkanlı bir şekilde sorunların üzerine giderek ve özüne dokunarak çözüm arar. Yeni yaklaşımlar geliştirip kucaklayıcı ve kuşatıcı bir yol seçer. Karşı tarafta olanlar ise anında keskin sirkeye dönen toplum hassasiyetlerini galeyana getiren nefret psikolojisiyle potansiyelini korumaya çalışan çatışmacı ve uzlaşmaz bir kültürü yaygınlaştıranlardır. Burada, toplum öncülerinin karşı tarafta duranlardan farkı, mücadeleleri ve kazanımları daha kalıcı ve daha uzun sürelidir.
Karşı tarafın sendikacılığı ise, sadece duygulara hitap eden tahrik edici ve geçicidir. Doğruya, kaçınılmaz değişime direnmektir. Dar bir çerçevede dolanıp durmaktır. Söylem ve eylem birlikteliği yoktur. Üretim kabızlığı yaşarlar. Merhum Ali Şeriati’nin deyimiyle, “Onlar sadece konuşurlar ve dar bir çerçeve içinde dolanıp dururlar, dolayısıyla onların konuşmalarında bir şey ortaya çıkmaz.”
Bunların söylemleri ile eylemleri hiçbir zaman bir bütünlük oluşturmaz. Bu nedenle onların tümünü toplasanız BİR etmezler. Bir, söylemin ve eylemin birliğidir. Söylemimiz neyse, eylemimiz de odur. Diğer türlü davrananların durumu; söylemleri gerçeklerini, gerçekleri söylemlerini yalanlar.
Malum korkular insanı yalana götürür. Ama asıl tehlikeli yalan, içinde çıkar unsurunun bulunduğu yalandır.
Peki, yalanın tedavisi var mı?
Elbette yapılacak çok şey var. Ancak kişilik bozukluklarında bu problem zor düzelir. Teyyo Emmi ülkemizde bunun klişeleşmiş bir örneğidir.
Sendikacılığın ‘Teyyo Emmi’ boyutuna gelince; Teyyo Emmi sendikacılığı, yıllarca hiçbir şey üretmeyip, bir şeyler yapıyormuş gibi satış yapmaktır. Yıllarca yetkili olup, Eğitim-Bir-Sen’in, mutabakatsızlıkla sonuçlanan ilk toplu sözleşmede elde ettiği kazanımlar kadar toplamda kazanım elde edemeyip, ağzını doldurarak konuşmaya devam etmektir. İş yapanlara hakkını teslim etmek yerine gürültü çıkararak, çığırtkanlık yaparak baskın gözükmeye çalışmaktır.
Bu tür sendikacılık, “küçük Devlet”in sarışınlığına soyunmaktır, tüm yetkileri kaybederek hüsrana uğramaktır. Bu hüsranın neticesi, üretim kabızlığı yaşatmaktır. İki yıl önce yüreklerine saplanmış bir yazıya takla attırmaktır. Tereciye tere satmaktır. Bu sendikal anlayış fikir kabızlığı yaşadığı için aynaya bir daha bakmalarını hatırlatmak yine bizlere düşüyor.
Sendikal çürümeye önayak olanların defolarını hatırlatarak konforlarını bozmaya devam edeceğiz. Sendikamızın öncüleri, bu ülkenin korkaklar ülkesi, salyangozlar ülkesi olmasına, herkesin kabuğuna çekilerek ortalığı yarasaların kaplamasına müsaade etmeyecek; yol olmayı, yol almayı ve yol açmayı sürdürecektir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, katsayı zulmünün son bulmasında, üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasında, Kur’an kurslarında yaş sınırlamasının kaldırılmasında, Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılmasında, Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin müfredata konulmasında öncü olduk. Kısacası, insanımızın canını acıtan konularda köklü değişiklik yapılmasının iklimini oluşturduk.
Başta demokratik haklarımız olmak üzere, emeğimizin, alın terimizin karşılığı olan ama yıllarca verilmeyen haklarımızı örgütlü gücümüzle bir bir alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz.
Yeni yılda; toplumu tek tip, tek çizgili, tek boyutlu oluşumlardan kurtarmak için, adaletin ve hakkın tesisi için, toplumun geleceğini yeniden inşa etmek için örgütlü gücümüzü daha çok seferber etmekten çekinmeyeceğiz.
Özlük ve özgürlük mücadelesinde yeni kazanımlara hep birlikte imza atacağız.
Arkadan gelen seslere ise asla kulak asmayacağız.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Yeni Hedefimiz Kılık Kıyafet Özgürlüğü
Kılık Kıyafet Özgürlüğü Eyleminde Dik Duranlar ve Dibe Vuranlar
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ