Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, öğretmen performans değerlendirmesi uygulamasına tepki göstererek, “Sınıfta akıtılan ter, öğretmenin performansının en büyük göstergesidir. Yapılması gereken, geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin çalışma şartlarını iyileştirmek, hayat standartlarını yükseltmek ve diğer sorunlarını çözmek olmalıdır. Eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonlarını bozacak uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir” dedi.
Muğla, Aydın ve İzmir şubeleri tarafından düzenlenen toplantılarda konuşan Latif Selvi, ortaöğretime ve yükseköğretime giriş sınavlarıyla ilgili düzenlemeler, sözleşmeli öğretmenlik, öğretmen performans uygulaması başta olmak üzere, gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulundu.
Yanlışları söyleyen, sorunları tespit etmekle yetinmeyerek çözüme dair öneriler sunan, sorunların çözümünü sağlayan, kazanım elde eden bir teşkilat olduklarını belirten Selvi, “Her daim alandayız. Eğitim çalışanlarının sıkıntılarını biliyoruz. Sorunlarının çözümü için ter akıtıyoruz. Bu konuda kayda değer bir mesafe de katettik. Ancak hâlâ çözüme kavuşturulmayı bekleyen birçok sorunumuz var. Bu sorunları yetkililere iletiyor, çözüme ilişkin önerilerimizi dile getiriyor ve bütün bunları hem kamuoyuyla hem de bakanlıkla paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Sorunlu alanlar açmaktan imtina edilmelidir
Yeni sorunlara kapı açan çalışmalardan, uygulamalardan uzak durulması çağrısında bulunan Selvi, şöyle devam etti: “Öğretmen performans sistemi bir faciadır ve bunun bir an önce kaldırılmasını istiyoruz. Önemli bir meslek olan öğretmenlik itibarsızlaştırılmamalıdır. Öğretmenler şamaroğlanına döndürülmemeli, öğrenci ve velilerin parmak salladığı, düşük not vermekle tehdit ettiği bir konuma düşürülmemelidir. Otoritesi ve saygınlığı sarsılan bir öğretmenin öğrencisi üzerinde etkili olması mümkün değildir. Öğretmenin herhangi bir ağırlığının olmadığı, disiplinin ortadan kalktığı bir ortamda eğitim işlemez hâle gelir. Bunun ağır maliyetini, zararını millet olarak hepimiz öderiz. Geleceğimizi şekillendiren eğitim gibi bir konuda adım atarken kılı kırk yarmak gerekiyor. Yaklaşık 100 bin öğretmen açığımız var. İlköğretimde ikili eğitim uygulamasına son verebilmek için yaklaşık 60 bin derslik ihtiyacı bulunmaktadır. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere, bazı bölgelerde öğretmen açığı sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerle giderilmeye çalışılmaktadır. Yönetici görevlendirme sürecinde yaşanan sıkıntılar, ders kitapları ve yardımcı kaynaklardaki hatalar, eksiklikler, başarısız öğrenci deposu hâline gelen açık öğretim liselerinin varlığı ve daha onlarca sorun, yetkililerin çok çalışması, isabetli kararlar alması, paydaşlarla birlikte hareket ederek, onların görüş ve önerilerini alarak adım atması, zamana yaymak yerine sorunları bir an evvel çözmesi, sorunlu alanlar açmaktan imtina etmesi gerektiğini göstermektedir.”
Sürekli sınavdan geçiyoruz
“Öğrenciliğe başladığımızdan bu yana sürekli sınavdan geçiyoruz. Bütün sınavları başarıyla geçiyoruz ama hâlâ sınav getiriliyor önümüze” diyen Selvi, “Öğretmenin kusuru yok, kusur eğitim politikalarından kaynaklanıyor. Öğretmen kadar denetlenebilir başka bir mekanizma yok. Bu nedenle, performans gibi göreceli, herhangi bir ölçü temeline dayanmayan ve kişilerin keyfi bir şekilde puanlama yapmasına son derece müsait bir uygulamaya karşıyız. Sınıfta ter akıtan bir öğretmeni çalışmadığı iddiasıyla yaftalamak yerine fedakârlığı ve başarısı görülmeyen öğretmenleri ödüllendirmek daha iyi bir kamu hizmetinin anahtarıdır. Öğretmen performans değerlendirmesiyle ilgili pilot uygulama başlatıldı. Biz de eylem kararı aldık. Bütün öğretmenlere yüz verelim, dememizin üç temel nedeni var. Birincisi, bu sistemin istenildiği gibi puanlamaya müsait olduğunun gösterilmesi; ikincisi, eğer benim öğretmenime bir değer biçilecekse bu tam puandır. Üçüncüsü de, bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir, böyle bir seçicilik olamaz. Bu sistemin hayata geçirilmemesi için elimizden geleni yapacağız. Sınıfta akıtılan ter, öğretmenin performansının en büyük göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Eğitimde yapılması gereken çok şey olduğunu vurgulayan Selvi, “Öncelikle yapılması gereken, çocuklarımızın geleceğini pedagojik olarak dikkate almak ve onları emsalleri ile yarışır hale getirmektir. Bununla birlikte, çocuklarımıza vereceğimiz diğer konular, memleket sevgisi, kendi insanını sevmesi ve insanlığın geleceğine sunacağı katkıdır. Bunun dışında, çocuklarımızı herhangi bir dönüşüm projesinin parçası hâline getirmek, ideolojik bir dayatmayı insanımıza ve çocuklarımıza rastgele yüklemek istenilen neticeyi vermeyecektir” diye konuştu.
Gençlerimizi en iyi şekilde yetiştirmeliyiz
Genç nüfusu olan bir ülke olduklarını ifade eden Latif Selvi, şunları söyledi: “Çocuklarımızı, gençlerimizi en iyi şekilde eğitmeliyiz. Medeniyet değerlerimiz doğrultusunda oluşturulmuş bir müfredatla, soran, sorgulayan, araştıran, eleştiren, öğrenen, öğrendiklerini uygulayabilen bir gençlik yetiştirmek bizim elimizde ama ne hikmetse bu konuda sürekli bocalıyoruz. Özgün bir sistem kurma, doğruyu bulma noktasında bir sorunumuz var. İstişare etmiyoruz, insanların hassasiyetlerini gözetmiyoruz, farklı kesimlerin görüş ve eleştirilerinden istifade etmiyoruz. Onun için de kısır döngü sürüp gitmektedir. Sistem diye getirdiklerimizi bir süre sonra ya terk ediyoruz ya da revize etmek zorunda kalıyoruz. Sendika olarak, sınav iki türlü yapılsın, her iki sınavda da soru sayısı artırılsın, seçicilik olsun diyoruz. Sınavda herhangi bir ağırlığı olmayan dersler zaman içerisinde öğrencilerin çalışma kapsamının dışına çıkacak, bu da yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Tüm dersleri içine alabilecek, her derse belli ağırlıkta soru pay edecek bir sistem esas kabul edilmelidir.”
Çakırcı: Yan yana durmaya, omuz omuza yürümeye devam edeceğiz
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı ise, örgütlenmenin önemine vurgu yaparak, şöyle konuştu: “Teşkilatlarımızla buluşuyor, eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmak için istişarelerde bulunuyoruz. Okullarda, kurumlarda ve sosyal faaliyetlerde üyelerimizle birlikteyiz. Yan yana durmanın, omuz omuza yürümenin ne kadar önemli olduğunu 28 Şubat sürecinde, 15 Temmuz’da gördük. Kazanımlarımız, örgütlü gücümüzün eseridir. Bu gücümüze güç katmak, sorunlarımızın çözümünü hızlandırmak, yeni sorunlara yol açan uygulamaların önüne geçmek, mevcut kazanımlarımıza yenilerini eklemek, mağdur ve mazlumların sesini daha çok duyurmak, haksızlıklara, hukuksuzluklara dur demek için daha çok çalışmamız, hem nicelik hem de nitelik olarak daha da büyümemiz gerektiğinin farkındayız. Bunun için durup dinlenmeden, rehavete kapılmadan, manipülatörlerin oyununa gelmeden, asla ümitsizliğe düşmeden, ilk günkü heyecanla, şevk ve azimle çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Bizler, bulunduğumuz konumla yetinmeyen, daha iyisi, güzeli için çaba harcayan bir sendikayız. Onun için yetkiliyiz, kazanımların adresi, mazlum ve mağdurların sesiyiz.”
Eğitim-Bir-Sen Muğla Şube Başkanı Önder Uçak, Aydın 1 No’lu Şube Başkanı Tevfik Aksoy ve İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ali Musa Bina da birer konuşma yaparak, sendikal faaliyetlerine ilişkin bilgi verdiler.